Taze iken (yeşil soğan) ya da kuru, baş halindeyken (kuru soğan) yenen, bilimsel adı Allium cepa olan soğan Zambakgiller ya da Liliaceae ailesindendir. İspanyol soğanı ya da mor soğan olarak da adlandırılan kırmızı soğan, bir tür soğanı olan sebzedir. Kırmızı, neredeyse mor bir zara ve kırmızı lifli beyaz ete sahip olan kırmızı soğanın Allium cinsinin en çok yetiştirilen türü olduğu düşünülmektedir. Çok hafif, tatlı bir lezzete sahip olan kırmızı soğan Hindistan, Akdeniz ve Ortadoğu’da en popüler soğan türüdür ancak İngiltere’deki en yaygın soğan türü beyaz soğandır. Çocukların çoğu soğanın keskin ve acı tadından hoşlanmazken çoğu yetişkin düzenli olarak kullanır. Kırmızı soğan, diğer soğan çeşitlerinden iki kat daha fazla antioksidan içerir, bu da onları bir anti-enflamatuar beslenmenin ve yaşam tarzının güçlü bir parçası yapar. Kırmızı soğan salatalar, sıcak çorbalar ve zeytinyağlı yemeklerde kullanılabilir. Sote edildiğinde gerçekleşen lezzetli karamelleşme soğanın yüksek şeker içeriğinden kaynaklanır.
Beyaz soğan kükürt bileşikler, kuersetin ve krom içerdiği için çok sağlıklıdır ancak kırmızı soğan da antosiyaninlere (kırmızı soğan beyaza göre daha yüksek miktarda flavonol ve en az 25 farklı antosiyanin içerir) sahip olan tek soğandır. Soğan, C ve B6 vitaminleri, fosfor, folat ve potasyumun çok iyi bir kaynağıdır. Soğanlardaki manganez de sağlık açısından koruyucu antioksidan özellikler sağlar. Hem kırmızı hem de beyaz soğan yararlı besin içerikleri nedeniyle “süper gıda” olarak adlandırılsa da kırmızının daha faydaları daha çoktur. Çalışmalar soğan ve sarımsak gibi sebzelerin kanser ve diyabetle savaşma özelliklerine sahip olabileceğini ve nitrik oksit salgılayarak kan damarlarının sertliğini azaltabildiğini göstermektedir.
Kırmızı soğanın kalorisi düşüktür: Kırmızı soğanın kalorisi çok düşüktür, 28 gramı sadece 11 kalori içerir. Kırmızı soğan esas olarak karbonhidrat ve sudan oluşur, sıfır yağ içerir. Kırmızı veya beyaz soğan tuz, şeker, yağ veya kalori eklemeden yemeklere lezzet katmanın harika bir yoludur. Soğan 0 miligram sodyum içerir, ancak yemeklere bol miktarda lezzet katar, bu nedenle tuz alımının azaltılmasına yardımcı olabilir. Sarı ya da beyaz soğanın kullanıldığı bütün yemekler kırmızı soğanla da yapılabilir.
Organosülfür bileşiklerinin kaynağıdır: Kırmızı soğanın faydaları sarımsak, pırasa ve diğer soğanlarda da bulunan bir besin grubu olan organosülfür bileşiklerinden gelir. Kükürtlü bileşikler vücutta kilo kaybı, detoksifikasyon ve kanserin önlenmesine yardımcı olan sistein üretilmesine yardımcı olur. Ek araştırmalar, kükürt bileşiklerinin kan hücrelerinin kümelenmesini engelleyen güçlü bir anti-oksidan kapasiteye sahip olduğunu göstermiştir. Kırmızı soğanlardaki kükürtlü organik bileşiklerin HDL seviyelerini arttırdığına, LDL kolesterol ve trigliseritleri düşürdüğüne, kalp sağlığına faydalı olduğuna dair bazı kanıtlar vardır ama yine de kesin bilgi için daha fazla araştırma yapılması gerekir.
Kırmızı soğan antioksidan deposudur: Antioksidanlar önemlidir, çünkü serbest radikallerle savaşırlar. Serbest radikaller (toksik organik atıklar) DNA’yı mutasyona uğratarak kansere neden olabileceğinden tehlikeli olarak kabul edilir. Bu nedenle, kırmızı soğan bir antioksidan olan kuersetin bakımından çok değerlidir.
Kırmızı soğan kuersetin ile doludur: Kırmızı ve sarı soğan, özellikle serbest radikalleri temizlemek için çok uygun bir biyoflavonoid olan kuersetin’in en iyi doğal kaynaklarından biridir. Kuersetin, yüksek tansiyonu olanlar için önemlidir. Utah Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, bu antioksidan koroner kalp hastalığı ve inme riskini azaltmaktadır. Kuersetin anti-inflamatuar etkisi nedeniyle de iyidir, bu nedenle alerjisi, astımı ve artriti olan kişiler için faydalıdır. İnsan vücudundaki kısa süreli iltihaplanma vücudun doğal savunmasını arttırır, bu yüzden tehlikeli değildir, ancak uzun süreli iltihaplanma kalp hastalığı, kanser veya Alzheimer hastalığı gibi ciddi sorunlara neden olabilir. Kuersetin bu konuda yardımcı olabilir. Kırmızı soğanın anti-inflamatuar etkileri en çok aknesi olanlarda görülür. Bal veya zeytinyağı ile birlikte yüze kırmızı soğan uygulandığında kızarıklığı ve şişliği azaltır. Bir arı tarafından sokulan alana ortasından kesilen kırmızı soğanın sulu kısmı bastırıldığında hemen ağrıyı kestiği ve yanma hissinin durduğu hissedilir. Kuersetin antibakteriyel ve anti oksidan etkinin yanında antifungal özelliklere de sahiptir.
Bağırsak poliplerinin oluşumunun önlenmesi ve kontrol edilmesi, soğuk algınlığının altında yatan rinovirüslerin baskılanması, sedef hastalığının tedavisi, ve uçuklara neden olan simplex virüsü de dahil olmak üzere virüslerin çoğalmasını önleme konusunda kuersetinin umut verici bir potansiyele sahip olduğu da göstermiştir.
Kırmızı soğan mide kanseri riskini düşürür: Çalışmalar, soğan yemenin mide kanseri riskini önemli ölçüde azaltabileceğine dair güçlü kanıtlar ortaya koymakta, günlük olarak tüketilen yarım soğanın mide kanseri riskini %50 azaltabileceğini göstermektedir. Örneğin, çoğunlukla kırmızı soğan kullanılan Çin’de, mide kanseri riski ortalamadan %40 daha düşüktür. Başka bir çalışmada, kırmızı, sarı ve beyaz soğan ekstrelerinin antioksidan ve antimutagenik (hücre mutasyonunu engelleyici) aktiviteleri için yararlı etkileri olduğu kaydedilmiştir.
Araştırmacılar soğandan kuersetin almanın, kuersetin ekstrelerini takviye olarak almaktan daha etkili olduğuna inanmaktadır. Vücut, doğal bir formda olduğunda ve onunla ilişkili diğer sinerjik bileşenlere sahip olduğunda besini daha iyi tanıyabilir.
Soğandaki allicin rejeneratif hastalıklarla ve mantarlarla savaşır: Kırmızı soğanlar tüm soğanlarda ve Allium ailesinin diğer üyelerinde bulunan güçlü bir iyileştirici gücü olan allicin adlı bir bileşik taşır. Allicin’in kardiyovasküler sağlığı teşvik ettiği, kanseri önlediği ve tedavi ettiği, yüksek tansiyonu düşürdüğü gösterilmiştir. Allicin’in mantar önleyici özelliklerinden dolayı saçlarında kepek olan kişiler için de yararlı olabileceği ileri sürülmektedir.
Kırmızı soğan insülin direnciyle mücadeleyi kolaylaştırır: Soğan, glikoz seviyelerini kontrol etmeye yardımcı olabilecek zengin bir krom kaynağıdır. Krom vücuttaki şeker seviyesini etkiler, şekerin vücuda salınmasını yavaşlatmaya ve kontrol etmeye yardımcı olur. Diyetteki soğan gibi krom açısından zengin gıdaların eksikliği, insülin direncine ve kan şekeri kontrolünün bozulmasına yol açabilir, kardiyovasküler hastalık ve Tip 2 diyabet riskini artırabilir. Ciddi krom eksikliğinin kilo kaybını zorlaştıracağını ve hatta kilo alımına neden olabileceğini gösteren bazı kanıtlar vardır. Bu nedenle kilo kaybetmek isteyenler kırmızı soğan yemelidir.
Kırmızı soğanın GI derecesi düşüktür: GI derecesi 10 olan kırmızı soğan düşük glisemik indeksli bir gıda olarak kabul edilir, bu da diyet için ideal olduğu anlamına gelir. Glisemik indeks, kan şekeri seviyelerini ne kadar hızlı yükselttiklerine bağlı olarak karbonhidrat içeren gıdaları sıralar. Gıdalar 0 ile 100 arasında derecelendirilir ve derecelendirme ne kadar yüksek olursa, yiyeceklerdeki enerji o kadar hızla serbest bırakılır ve kan şekeri seviyelerinin yükselmesine neden olur. Glisemik indeks başlangıçta diyabet hastalarının kendileri için en iyi yiyecekleri seçmelerine karar vermelerine yardımcı olmak için oluşturulmuştur ancak şimdi birçok kişi kilo vermek ve sağlıklarını iyileştirmek için glisemik indeks kavramını kullanmaktadır. Kırmızı soğan gibi düşük GI’li gıdalar seçilerek kan şekeri ve insülin seviyeleri düzenlenip vücudun daha az yağ depolaması sağlanabilir. Araştırmalar istikrarlı insülin seviyelerinin daha yavaş yaşlanmaya, kolesterol seviyesinin ve kan basıncının düşmesine katkıda bulunabileceğini göstermektedir.
Kırmızı soğan bol miktarda vitamin ve mineral içerir: Kırmızı soğan zengin bir K, B6 ve C vitamini kaynağıdır ancak aynı zamanda içerdiği fitokimyasallar vücuttaki C vitamini için bir uyarıcı görevi görür. Kırmızı soğandan elde edilen lif sindirim sisteminin işleyişine ve kabızlığın önlenmesine yardımcı olur. Kırmızı soğan kalsiyum, magnezyum, potasyum ve manganez gibi mineraller bakımından da zengindir. Günlük C vitamini ihtiyacının yaklaşık %10’unu, günlük kalsiyum ihtiyacının % 2’sini, demir ihtiyacının ise % 2’sini karşılar.